SUSUZ KALMAK
Müslüman alemi için Ramazan ayı başladı.
Oruç ise yaklaşık 12-18 saatlik bir açlık ve susuzluk demek.
Beden susuzluğa gıdasızlıktan çok daha kısa süre dayanabiliyor.
Su, herkes için ve her yaşta, tüm bedensel ve zihinsel işlevlerimiz için çok önemli bir temel gereksinimdir.
Beden ağırlığımızın %60’ı sudan oluşmaktadır.
Su, beden sıcaklığının düzenlenmesi, salyanın oluşması, tüm mukozaların nemlenmesi, asit dengesinin düzenlenmesi , eklemlerin kayganlığı, toksinlerin atılımı, tüm dokulara oksijenin dağılımı için temel bir gereksinimdir.
Su depolanamamakta ve nefes alma, idrara çıkma, terleme gibi günlük etkinlikler ile de sürekli kaybedilmektedir.
Bu nedenle bedenin günlük gereksinimi olan toplam sıvı miktarının, düzenli aralıklarla sıvı alınarak sağlanılması gerekiyor.
Bu temel bilgiler ile tababet açısından bedenin sıvısız kalmasının kimlerde hangi sorunlara yol açabileceğine dikkat çekmek büyük önem taşıyor.
Susuz kalmak özellikle yaşlılar ve diyabet, kalp, böbrek ve akciğer hastalıkları, pıhtılaşma sorunları olanlar ve düzenli olarak ilaç kullananlar için önemli sorunlara yol açabilmektedir.
Susuz kalmak her bireyi, yaş, sağlıklılık durumu, çalışmak ve hareket düzeyi hatta cinsiyet gibi değişkenler nedeniyle farklı etkilemektedir.
Toplam önerilen günlük sıvı miktarı; 1.5-2 litre olup, erkek için 13 kadın için ise 9 bardaktır ve bardak ölçüsü 250 ml.dir .
Önerilen bu miktarın hatta bir-iki bardak fazlasının sağlanılması, emziren, yüksek performans gerektiren işler yapanlar, hastalar ve henüz hastalıklardan iyileşenler için yaşamsal öneme sahiptir.
Az miktardaki sıvısızlık hatta bedendeki sıvının %2 azalması dahi halsizlik, bitkinlik, huzursuzluk , hafıza sorunları, ısrarlı ve şiddetli baş ağrısı, idrar renginin koyulaşması gibi bulgura yol açmaktadır.
Günlük idrar miktarının azalması, özellikle yaşlılarda ve hastalarda en önemli ve alarm verici bulgu olarak kabul edilmektedir.
Sıvısız kalmak ayrıca kan basıncında değişimler, böbrek taşları, safra kesesi taşları, kabızlık ve idrar yolu infeksiyonlarına yol açmaktadır.
Açlık ve susuzluk nedeniyle ürik asit, kolesterol değerleri yükselebilmektedir.
Kulanılmakta olan ilaçların çoğunlukla böbrekten atıldığını ve bu bakımdan sıvı eksiltmemenin çok önemli olduğunu da hatırlatalım.
Diyabet, kalp ve böbrek hastalarının özellikle bu hastalıklardan birden fazlası bulunan kişilerin dikkatli olması gerekiyor.
Daha iyisi önemli hastalıkları olan, düzenli ilaç kullanan ve yaşlılar gibi kırılgan gruplardaki kişilerin oruç tutabilirlik konusunda hekim görüşü almalarıdır.
Elbette hekimin her şeyden öte hastasının ya da danışan kişinin sağlık ve yaşamını kutsadığından hiç kuşku duymamaktayım.
Oruç tutmak isteyen ama riskli olduğu öngörülen kişilerde, risk değerlendirmesi, hastanın süreçteki risklere ilişkin farkındalığını sağlanılması daha iyisi riske rağmen tutmak isteyen kişilerin hangi bulgular olduğunda dikkatli olacağının anlatılması iyilik ve sağlık bakımından çok önemlidir.
Kendi yaşamlarımız için hekim, başkalarının yaşamları için ise vicdan ve bilinç rehberliğinde sağlıklı ve huzurlu, tertemiz bir Ramazan ayı dilerim.